Gelin size öyle bir araştırmadan bahsedeyim ki, hem gülümsetsin hem düşündürsün, hem de “Acaba ben hangi kategorideyim?” diye kendinizi sorgulatıp, bir anlık varoluş krizine soksun! Almanya’dan ABD’ye, Rusya’dan Güney Kore’ye kadar uzanan geniş kapsamlı bir araştırma, sosyal sınıfın insanların çatışma çözme becerilerini nasıl etkilediğine dair ilginç sonuçlar ortaya koymuş. Anlaşılan, zenginlerin arabaları lüks, ama çözümleri pek de öyle değilmiş! Hatta bu araştırma, “para her kapıyı açar” lafını da ciddi şekilde sorgulatıyor. Çünkü görünen o ki, bilgelik kapısı, parayla açılmıyor!
Kanadalı araştırmacılar Justin P. Brienza ve Igor Grossmann, tam 2145 kişiyle yaptıkları bu çalışmada, sosyal statü yükseldikçe insanların bilgece düşünme becerisinin düştüğünü keşfetmiş. Yani, bir nevi “para akıllı yapıyor” lafı burada çürümüş gibi görünüyor. Çünkü araştırmaya göre, düşük gelir grubundaki insanlar, yüksek gelir grubundakilere kıyasla %20 daha bilgece çözümler üretiyor. Demek ki, cebinde az para olunca, akıl daha çok çalışıyor! Belki de bu yüzden, annelerimiz hep “Parayı bulunca akıl gidiyor” derdi. Meğer bilimsel bir gerçekmiş!
Peki, bu bilgece akıl yürütme neymiş? Entelektüel tevazu (yani “ben her şeyi bilmiyorum” diyebilme cesareti), değişime açık olma, farklı bakış açılarını anlama ve uzlaşma arayışı gibi unsurları içeriyor. Yani, bir nevi “hayatın yokuşunda yürüyenler”, düz yolda gidenlere göre daha fazla empati ve çözüm odaklı düşünüyor. Belki de hayat onlara, “her şey senin istediğin gibi olmayacak” diye öğretmiş! Öte yandan, yüksek sosyal sınıftakiler için hayat, bir nevi “her şey benim istediğim gibi olsun” modunda ilerliyor. Tabii bu da onları biraz daha bireyci yapıyor.
Araştırmanın bir başka ilginç sonucu da, yüksek sosyal sınıftakilerin daha bireyci davranması. Yani, üniversite mezunu ve yüksek gelirli bireyler, lise mezunlarına kıyasla %15 daha az bilgece düşünüyor. Demek ki, diploma alınca bilgelik otomatikman gelmiyor! Hatta tam tersi, belki de o diploma, insanlara “ben her şeyi biliyorum” dedirtiyor. Oysa hayat, herkese aynı soruları sormuyor ki! İşçi sınıfındaki bireylerin ise daha zorlu yaşam koşullarına uyum sağlamak için bilgece düşünme eğiliminde olduğu belirtiliyor. Yani, hayat onlara “ya öğrenirsin, ya yanarsın” demiş, onlar da öğrenmiş! Öte yandan, yüksek sosyal sınıftakiler, çatışmalarda daha çok kendi bakış açılarını savunuyor. Sanırım onlar için “uzlaşma” kelimesi, lüks bir otelde yapılan toplantıların sonunda gelen kahve molası gibi bir şey!
Peki, bu sonuçlar ne işimize yarayacak? Uzmanlar, bilgece akıl yürütme becerisinin toplumsal uyumu artırabileceğini söylüyor. Yani, zenginlerin biraz daha fakir gibi düşünmesi gerekiyor! Belki de şirketlerde, yöneticilere “empati eğitimi” yerine, birkaç günlüğüne asgari ücretle çalışma deneyimi yaşatmak daha faydalı olur. Kim bilir, belki o zaman toplantılarda “benim fikrim en iyisi” diyenlerin sayısı azalır! Ya da belki de üniversitelerde, mezuniyet törenlerinde diplomalarla birlikte bir de “tevazu ve bilgelik rehberi” dağıtılmalı. Çünkü görünen o ki, diploma alınca bilgelik otomatikman gelmiyor!
Bu araştırma, aynı zamanda toplumsal politikalar için de önemli ipuçları sunuyor. Özellikle yüksek gelir gruplarında empatiyi geliştirecek sosyal programların önem taşıdığına dikkat çekiliyor. Belki de zengin mahallelerine, “empati parkları” yapılmalı. Ya da lüks restoranlarda, menüye “uzlaşma çorbası” eklenmeli! Çünkü görünen o ki, bilgelik, lüks bir yaşam tarzıyla değil, hayatın zorluklarıyla yoğrulmuş bir tecrübeyle geliyor.
Sonuç olarak, bu araştırma bize şunu gösteriyor: Para, birçok kapıyı açabilir ama bilgelik kapısını açmak için yeterli değil. Belki de gerçek zenginlik, cüzdanın doluluğunda değil, kafanın açıklığında yatıyor. Öyleyse, bir dahaki sefere bir çatışma yaşadığınızda, kendinize şu soruyu sorun: “Acaba bu durumda bir işçi ne yapardı?” Belki de çözüm, tam da orada!
Not: Bu yazıyı okuduktan sonra kendinizi zengin hissediyorsanız, lütfen bir fakirle konuşun. Bilgelik bulaşıcı olabilir! 😊
Bonus: Eğer bu yazıyı okuyup da “Ben zaten bilgeyim” diyorsanız, muhtemelen yüksek sosyal sınıftansınız. Çünkü gerçek bilgeler, asla “ben bilgeyim” demez!