Uluslararası yatırımcılar bir ülkeye yatırım kararı almadan önce çoğunlukla o ülkenin demokrasi endeksine bakar. Demokrasi endeksi içindeki en önemli noktalardan biri de kültür-sanat verileridir. Ülkenin yaşam standartları ve refah seviyesini gösteren kültür-sanat verileri maalesef Türkiye’de istenilen karşılığı bulmakta zorlanırken bir de tiyatro sanatını ahlaksızlıkla bağdaştıran bir paçavranın, özel tiyatroları hedef göstermekten çekinmeyen sanat düşmanlığından söz edeceğim.

Kim bu paçavra? Ahlak bekçiliğine soyunmuş çıplaklıktan korkan bir güruhun çıkardığı tantana. Bu sefer de tantanaları tiyatro sanatçıları ve tiyatro severleri, hatta Oscar Wilde okuyucularına, Freud’dan yararlanan psikologlara kadar uzanmış durumda.

Onların karanlık dünyasında müziğe, resme, baleye, heykele veya tiyatroya yer yok. Kısaca sanata yer yok. Yer olmasın da zaten. Ama sanata düşman olmaksa mesele orada duracaklar!

Bakanlık Desteğini ‘Ahlaksızlık’ ile Niteleyecek Cüreti Nereden Buldular?

Geçtiğimiz günlerde Kültür ve Turizm Bakanlığı özel tiyatrolara verdiği ödenek bilançosunu açıkladı. 374 özel tiyatronun projesine toplamda 65 milyon destek olundu.

Söz konusu paçavra, desteklenen oyunları ve yazarlarını saldırgan bir dilde açıkça hedef gösterdi. Kitlesi kendi güruhundan ibaret olan mecrada, bakanlıktan destek alan özel tiyatrolar ve oyunları ahlaksızlığı övmekle suçlandı.

‘’Vicdanlarının yaralandığını’’ yazarak ajite ettikleri oyun örnekleri; ülkemizde ve uluslararası alanda yaşanan olayların, yani gerçeklerin, sanat yoluyla aktarıldığı konulardır.

Bu karalama kampanyasını yürüten yapının geçmişi de tartışmalı. Zamanında FETÖ’ye açık destek veren, fakat son anda taraf değiştirerek varlığını sürdüren bu yapı, toplumsal sorunları dile getiren sanat eserlerine karşı düşmanlık beslediğini alenen nefret söylemleriyle ifade etti.

Kadın cinayetleri, çocuk istismarı veya sokak hayvanlarına yönelik şiddet konularında kalem oynatamayan bu mecra, şimdi çirkin ve saldırgan üslubuyla özel tiyatroları hedef gösterdi.

Türkiye’nin en karanlık gazetesinden söz ediyorum.

Tiyatroya Saldıran Cehaletin Trajikomik Durumu!

Oscar Wilde gibi dünyaca ünlü yazarın eşcinsel kimliğine, LGBTİ+Q’a, ‘çıplaklığa’ dil uzatanların eski yazarı hakkında, bir Vakit’ler, Bursa’nın Mudanya İlçesi’nde 14 yaşındaki L.Ç.’ye tecavüz ettiği iddiasıyla gözaltına alınarak tutuklandığını da o dönem gündeme oturan haberlerden biliyoruz.

Yine aynı mecra bir Vakit, 6-7 yaşlarındaki küçük bir kız çocuğunun giydiği bale kıyafetini “tahrik edici” bulduğundan mozaik yaparak sansürlemiş, Halkın Sesi Gazetesi’nde ‘pedofili vakti’ yazısıyla eleştirilmişti.

Şimdi gelelim dil uzattıkları bir diğer kişiye, psikanalizin kurucusu Freud’a. Freud olsa, bu haberlerin ardındaki sesleri duyduğunda, gülümseyerek şöyle derdi: “Ah, bastırılmış arzular, tekrar hoş geldiniz!” Freud’un gözünden bu durum, basit bir bastırma mekanizması; kendinde korktuğu şeyi başkasında gördüğünde duyulan öfke. Dahası, Freud’un “uygarlığın huzursuzluğu” diye adlandırdığı kavramı da tam burada devreye giriyor. Medeni, düzenli ve ahlaklı bir toplum inşa etmek için bastırdığımız her şey bir köşeden sızar ve kendini gösterir. Tam da bu yüzden, Freud oyunların içeriğinde değil, bu oyunlara duyulan tepkilerin kökeninde bir skandal olduğunu söylerdi.

Bu yayın organının, her sayfasını değiştirdiğinizde kime hizmet ettiği belli olmayan ikircikli bir yapı görürsünüz. O sayfalar her açtığınızda sizi ileriye değil orta çağda zihniyetine doğru çeker.

İsmini vererek onurlandırmak istemediğim bu paçavrayı geniş puntoları, akıl dışı başlıklarından ve gayriciddi etik yoksunu yazılarından tahmin edersiniz.

Sanattan Anlamadıklarını Nasıl Belli Ettiler?

Kültür Bakanlığı destekli Boyoz Akademi’nin AmyHustoy oyunu hakkında ‘’Para genel ev kadının hayatına’’ şeklinde sığ ifadeler kullandılar. O da ne demek? Biz entelektüel dedikleriniz ‘sex işçisi’ diyoruz. Ve devam ediyor; Alfa sanat tiyatrosunun ‘Velayet’ isimli oyununu ‘’LGBT destekçisi’’ diye ‘eksik bir tanımla’ vererek, bakanlığın bu yılki nakit destek listesinde yer almasını kınıyor. Sen kimsin ayol? Listelerinde ayrıca, Madımak olaylarının avukatı Av. Şenal Sarıhan’ın hayatını anlatan Ankara Simurg Oyuncularının hazırladığı ‘Cam Bardaklar Kırılmasın’ oyunu da var ve buna yorum yapmadan geçiyorlar. Bu oyun çıplak da değil. Tarihe ışık tutulması mı korkuttu? Yakanlardan mısınız yoksa? UnutMadımakAklımda.

Ve şöyle devam ediyor; ‘’afişinde çıplak erkeğin olduğu Altkat sanatın ‘Dönüşüm Oyunu’, Ekim Sanat’ın hizmetçisiyle gönül eğlendirip hamile bırakma sürecini anlatan ‘Piç’ oyunu’’ Bütün bu eserleri kafasına göre ifşalayan açıkça hedef gösteren kirli zihniyetin amacı ne? Kadrosunun tamamı erkeklerden oluşan bu mecranın bir tiyatro oyunun afişindeki çıplak erkek fotoğrafından rahatsız oluşunu sizlerin beyin fırtınanıza bırakıyorum =)

İronik olan nokta şu ki adı üstünde bir tiyatro ‘oyunun’ afiş fotoğrafındaki çıplaklığı ahlaksız bulanlar, reşit bile olmamış kız çocuklarıyla evlenmeyi mübah sayan zihniyetteler.

Bütün bu çelişkiler, okuyanların adalet terazisinde dursun.

Savundukları Hükümetin Bakanı Neden Hedefleri Oldu?

Tam olarak şu günlerde Bakanlar Kurulu değişimi gündemdeyken, Kültür ve Turizm Bakanı’nı hedef gösterme çabasına düşmeleri neden? Bakanı da kendi zihniyetlerine aykırı bulduklarını belli eden ifadelerle suçladılar. Bakanlıktan arpalığını bulamayınca hedef tahtasına direkt Bakanı koyan bu kuruluş, geçmişteki defolarıyla zaten bu anlamda rüştünü ispat etti.

Esas bu haberin konusu, tiyatrocuların ahlaksızlığından ziyade rahatsız oldukları bakanı yerinden sarsmayı hedefledikleri açık olan söylemleri fısıldamaları mı?

Çünkü frekansı düşük sesler akılda yer eder.

‘Salome Raksı’ Oyununun İçeriğini Nereden Biliyorlar?

Prömiyeri henüz gerçekleşmemiş olan Ankara Devinim Tiyatro’nun oyununun içerik bilgilerini, ‘çıplak sahneleri’ var diyerek aktaran paçavralar, nasıl olur da oyun ekibinin bilgisi ve bakanlık elinde olan bir oyunu ifşa ederek ahlaksızlıkla suçlayan olumsuz bir önyargı oluşturabilir? Oyun özelindeki bilgileri nereden aldılar?

Bakanlığın dehlizine gizlenmiş bazı köstebek bürokratların kendi bekasını sağlama yoluna dinamit döşediklerini unutmadan, günün sonunda filler tepişir çimenler ezilir sözüne geliyoruz. Sanat emekçilerinin ötekileştirilerek, fil kavgasında linç kültürüne yem edildiğini görüyoruz.

Bu tür haberler tecrübeler gösterir ki; bazı kesimleri oyunu sabote edecek hale getirebilme tehlikesi, dahası provakatif eylemlere sevk edebilecek söylemler, tiyatro ekiplerini sahneleri tehdit edecek düzeye sokabilir. Nitekim kim korkar hain kurttan. Tiyatro asla yalnız değildir. Tıpkı sokak hayvanlarının, çocukların, LGBTİ+Q’ların ve kadınların yalnız olmadığı gibi.

Nereden Nereye: Orta Çağ Zihniyetini Uzay Çağı’na Taşımak!

Ne zamanki demokrasiden sanattan uzaklaşıldı orta çağ zihniyetine yaklaşıldıysa, ekonomi kötüye gitti, yatırımcılar geri çekildi. Bu çerçevede son dönemlerde yeterli kadar olmasa da hükümetin özel tiyatrolara kısmi desteği bile, medya dünyasında ve toplumda ‘kara ses’ olarak adlandırılan mecradan saygısızlık gördü. Buna ses çıkarmak ve ülkenin en önemli damarlarını tıkamak isteyenleri görmek gerekir.

Sanatın Bastırılması, Demokratik ve Ekonomik Çöküşü Getirir

Hedeflerinin merkezine koydukları eserlerden biri "Salome’nin Raksı" oyunu, Oscar Wilde’ın ölümsüz eserlerinden ilham alarak, sanatsal bir anlatım üzerinden toplumsal eleştiriyi sahneye taşıyor. Bu eser, çağdaş bir yeniden yorumlama olarak sanatseverlerin beğenisine sunulmuş durumda. Ancak bu yaratıcı çabanın açıkça hedef gösterilmesi, özgürlüğe ve sanata bir saldırıdır. Bu basit saldırı, hukuki yollarla karşılık bulacaktır.

Bakanlık destekli özel tiyatrolardan bazı isimlerin fişlenmesi, yalnızca sanatı değil, demokrasiyi ve ekonomik refahı da tehlikeye atar. Üstelik Kültür Sanat Bakanı’nı da ‘ahlaksızlığa teşvik’ ile suçlamak, sanata nefreti açıkça ortaya koymak olur.

Sanatın gücü, sınır tanımamasında ve her türlü tabuyu sorgulamasında yatar. Özel tiyatroların aldığı destekler, sanatı daha erişilebilir kılmak ve daha geniş kitlelere ulaştırmak için önemlidir ve artmalıdır.

Özel tiyatroların böylesi cesur eserler ortaya koymaya devam edebilmesi için, sanatsal özgürlüğe sahip çıkılması gerekir. Bu yüzden rezillik başlığıyla verilen, "Salome’nin Raksı" ve diğer tüm oyunlar yalnızca desteklenmekle kalmamalı, aynı zamanda cesaretleri ve topluma katacakları değer niteliğiyle takdir edilmelidir.

‘Rezaletin’ Takipçisi Olduklarını Belirtenlere ithafen; Maalesef Biz de Cehaletin Sesini Kısacak Takipçileriz!