Dünya gazetesi yazarı Prof. Dr. Ragıp Kutay Karaca, Avrupa'nın savunma politikalarında yaşanan dönüşümü ve Türkiye'nin bu değişimdeki olası rolünü kapsamlı şekilde değerlendirdi. Karaca’ya göre, Ukrayna savaşı sonrası oluşan güvenlik boşluğu, Avrupa’nın hem stratejik hem de endüstriyel düzeyde yeni bir savunma yapılanmasına yönelmesine neden oluyor. 12 Mart 2025 tarihinde Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen “Avrupa Savunmasının Geleceği Üzerine” başlıklı Beyaz Kitap da bu dönüşümün en somut göstergelerinden biri olarak öne çıkıyor.

Trump sonrası Avrupa: Kendi güvenliğini üstlenme zorunluluğu

Karaca, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna konusundaki tutumu sonrası Avrupa ülkelerinin, güvenlik sorumluluğunu artık kendi omuzlarında hissettiğini belirtiyor. ABD'nin desteğinin azalması, Avrupa'yı savunma harcamalarını artırmaya, Avrupalı üreticilere öncelik vermeye ve Ukrayna’yı savunma sanayisiyle Avrupa sistemine entegre etmeye yöneltiyor.

AB’nin yeni savunma vizyonu

Beyaz Kitap’ta savunma hazırlığı, stratejik uyum, finansman ve NATO iş birliği gibi beş temel alanda eylem planları sunuluyor. Üye ülkelerin GSYH'lerinin en az yüzde 0,25’ini Ukrayna’ya askeri yardım için ayırmaları çağrısı yapılırken, Avrupa savunma sanayisinin güçlendirilmesi için “European preference” (Avrupalı üreticiye öncelik) ilkesi öne çıkarılıyor. Buna paralel olarak Ukrayna’nın Avrupa savunma yapısına entegrasyonu da hedefleniyor.

Türkiye'nin konumu: Stratejik bir fırsat mı, belirsizliklerle dolu bir alan mı?

Karaca, Türkiye’nin coğrafi konumu, NATO üyeliği ve gelişen savunma sanayisinin Avrupa için önemli avantajlar sunduğunu belirtiyor. Türkiye, Avrupa'nın doğu ve kuzey ekseninde stratejik ön cephe olarak görülürken, enerji ulaşım yollarındaki konumu da AB için kritik. Bu bağlamda Karaca, Türkiye'nin Avrupa savunma yapısına daha entegre bir şekilde dâhil edilmesinin, her iki taraf için de stratejik yararlar sağlayabileceğini ifade ediyor.

Karadeniz ve enerji güvenliği

Karadeniz’in, Avrupa için artık ikincil değil birincil bir askeri operasyon sahası olduğunu kaydeden Karaca, Türkiye’nin bu bölgedeki önemi nedeniyle AB güvenliğinde kilit ülke konumuna geldiğini vurguluyor. Türkiye'nin Avrupa enerji güvenliğindeki rolü de bu bağlamda stratejik anlam taşıyor.

Hibrit tehditler ve askeri deneyim: Türkiye'nin katkı potansiyeli

Türkiye’nin hibrit savaş ve asimetrik tehditlerle mücadelesindeki tecrübesi, Karaca’ya göre Avrupa için model oluşturabilir. Bu deneyimin paylaşılması, Avrupa'nın savunma yapısında Türkiye'ye daha etkin bir rol kazandırabilir.

Ancak riskler de göz ardı edilemez

Prof. Dr. Karaca, Türkiye açısından önemli fırsatların yanı sıra ciddi risklerin de bulunduğuna dikkat çekiyor. AB içindeki Türkiye’ye dönük güven eksikliği, özellikle Batı Avrupa’nın Kıbrıs meselesi ve insan hakları gibi konularda süren eleştirileri, Türkiye'nin Avrupa güvenlik yapısına entegrasyonunu zorlaştırabilir. Ayrıca bölgesel istikrarsızlıklar ve Türkiye'nin çevresindeki tehdit ortamı da dış politikada dikkatli bir dengeyi zorunlu kılıyor.

Karabağ ve AB üyeliği tartışması

Karaca’ya göre, Türkiye'nin AB savunma mimarisine tam entegrasyonu, siyasi uyum gerektiren adımlar nedeniyle karmaşık hale geliyor. Örneğin, Karabağ konusunda AB politikaları ile Türkiye’nin mevcut pozisyonu arasında ciddi farklar bulunuyor. Bu durum, Türkiye'nin kendi ulusal çıkarları ile AB politikaları arasında denge kurma kapasitesini sınayabilir.

Türkiye için belirleyici olan entegrasyon modeli olacak

Avrupa savunma yapısında Türkiye’nin nasıl bir rol üstleneceği, yalnızca coğrafi veya askeri kapasiteyle değil, aynı zamanda siyasi irade ve karşılıklı güvenle şekillenecek. Prof. Dr. Karaca, "Türk ordusu tam üye olmadığımız bir birlik için kullanılamaz" ifadesiyle, Türkiye’nin katkısının ancak AB’ye tam üyelikle anlamlı hale geleceğini savunuyor. Aksi halde, Türkiye'nin stratejik potansiyelinin Avrupa tarafından tam olarak değerlendirilemeyeceğini dile getiriyor.