Değerli ENDEKS24 okurları merhaba,

Araştırmalara göre dünyadaki işletmelerin %70-75’ini, en büyük ve başarılı şirketlerin %40'ını aile şirketleri oluşturmaktadır. ABD'de en uzun ömürlü şirketlerin %80'ni aile şirketleridir. Aile şirketlerinin sayıları çok fazla gibi görünsede ayakta kalma süreleri diğerlerine göre daha kısadır. Türkiye'de aile şirketlerinden çok azının asırlık bir geçmişi varken çoğunun geçmişi ancak 50-60 yıl öncesine kadar gidebilmektedir. Dünyada aile şirketlerinin ortalama yaşam süresi 24 yıldır. Aile şirketlerinin yaşam süresi niçin daha kısadır? 

Esasında aile şirketleri iş sahiplerinin işinin başında durması, hızlı kararlar almaları, normal çalışma saatlerinin üzerinde aile bireylerinin canla başla çalışmaları, tüm kontrolün kendilerinde olması, zamanı iyi kullanmaları vb. nedenlerle ilk yıllarda çok hızlı gelişme göstermektedirler. Fakat zaman biraz ilerleyince aile şirketlerinde hızlı büyümenin getirdiği hazımsızlık, plansızlık ve kurumsallaşamama sonucu maalesef duraklama ve gerileme dönemi başlamaktadır.

  • Aile şirketlerinde kurumsallaşamama, yönetimsel sıkıntılar ve başarıların önündeki engelleri tek tek sıralarsak:
  • Ailedeki yöneticilerin öğrenim durumları ne olursa olsun duygusal ve samimi ilişkiler çerçevesinde şirketlerini yönetmeleri,
  • Kararlarının çok kısa süreli olması, uzağı görememeleri ve uzun vadeli plan yapmamaları,
  • Her şeyi iyi bildiklerini sanmaları, bilmedikleri konularda danışmadıkları için kararsız kalmaları veya yanlış yolları takip etmeleri,
  • Şirketin bütün faaliyetlerinden bilgi sahibi olmayı istemeleri, bu isteklerini anlayıp anlamadan her konuya karışarak ve kararlar vererek göstermeleri,
  • Kendi özel harcamaları ile şirketin hesaplarını birbirine karıştırarak kullanmayı çok sevmeleri,
  • Şirketten usullü veya usulsüz keyfi finansal kaynak aktarımları yapmaları,
  • Şirketlerinde çalışan profesyonel kişilere sorumluluk vermeleri ancak yetki vermek istememeleri,
  • Şirketlerinde çalışan profesyonel yöneticilerin hatalarını bulmak için takip etmeleri ve uğraş vermeleri,
  • Şirketlerinde çalışacakların profesyoneller yerine hemşehrileri, akrabaları ve ailesinden kişiler olmasını özellikle tercih etmeleri,
  • Şirketin içinde kendilerine yakın birilerinin (özellikle akraba, hemşehri, aile bireyleri vb.) bulunmasını istemeleri ve onlardan sürekli bilgi almayı sevmeleri, dedikodu ortamlarına bu yolla zemin hazırlamaları,
  • Aile içi çatışmalar sonucu şirket yönetiminde gelgit, aksama ve boşlukların oluşması,
  • Keyfi ve bilinçsiz uygulamalar, çalışanlar arasında ayırım yapılması sonucu verimli ve profesyonel personelin küstürülmesi,
  • Kurumsallaşmanın hiç farkında olmadan sürekli olarak engellenmesi, 
  • Profesyonel yöneticilere yetki devri yapılmaması sonucu işlerin tek elde toplanması ve sürekli gecikmeli olarak tamamlanması,
  • Kayıt dışı personel istihdam edilerek şirket için riskler alınması,
  • Firmanın uzun vadeli bir iş planı olmaması nedeniyle hedeflerinin sürekli gerisinde kalması,
  • Şirketin başarılarını sadece kendilerine mal etmeleri, “ben değil biz yapıyoruz” olgusunu kavrayamamaları, başarısızlıklarında ise bunu fatura edecek aile dışında 3. şahısları aramaları,
  • Ailenin içindeki ilişkilerle, firmanın içindeki ilişkilerin birbiriyle karıştırılması, (Şirketin karar alma süreçlerinde, aile içindeki dengeleri gözetmek suretiyle bir türlü karar alamıyorsa, sürekli erteleme yapıyorsa örneğin kritik mevkide olan ve/veya yönetici konumundaki başarısız bir aile bireyine “sen başarısızsın, işleri tam ve zamanında yapamıyorsun, müdahalede geç kalıyorsun, bu görevi/pozisyonu hak etmiyorsun, bu görevi bırakmalısın” diyemiyorsa, kişinin başarısızlığını kamufle edecek başka yollar arıyorsa, sürekli bahaneler üreterek olayların üstü kapatılıyorsa... Bu davranışların ve koruma psikolojisinin aile içindeki ilişkilerin şirketin yönetimiyle karıştırıldığının en büyük göstergesidir)
  • Bir aile şirketinin yönetimini illaki o aile yapacaktır şeklindeki genel bir yanlış anlayışın toplumumuzda maalesef yer edinmesidir.

Tüm saydığımız bu olumsuzlukları aşan birçok aile şirketleri tabii ki vardır. Başarının sırrı kurumsallaşmada ve uzun vadeli iş planlamasından geçmektedir. Ayrıca bu başarıyı yakalayan şirketler incelendiğinde belli bir seviyeden sonra profesyonel yöneticilerin iş başına geçerek aileden yetki devri aldıkları görülmektedir. Bunlar yapılırken aile yöneticilerinin de en üstte denetim ve yönlendirme yapmaları, uzaktan da olsa sürekli gözetim yapmaları yerinde olacaktır. Ama bu üst kontrol sisteminden her şeye müdahale edileceği anlamı kesinlikle çıkartılmamalıdır!

“Şoför koltuğuna kimi oturtalım? Bizim damadı mı, sizin gelini mi? Yoksa benim askerden gelen erkek kardeşimi mi? Ya da senin eşin nerede, hangi pozisyonda çalışsın? Onun odası biraz küçük geldi gözüme, seninkinin odası sanki daha büyüktü. Bizden olanlara daha fazla maaş verelim. İstedikleri zaman işe gelip gitsinler pek karışmayalım. Bu aslan parçasını da işe alalım, tahsili yok ama yeğenimdir, dürüst çocuktur…” Bu liste uzayıp gider ama ne zaman ki bu sıkıntılarımızı aşarsak aile şirketlerimiz ticari hayatlarında kök salmaya başlarlar diye düşünüyorum.

Not: John L. WARD aile şirketleri konusunda dünyadaki uzman isimlerden birisidir. "Perpetuating the Family Business" (aile şirketi yapısını sürdürmek) isimli kitabında aile şirketlerinin nasıl başarılı olacağını, hayatta kalabilmelerinin sırlarını okurlarıyla paylaşmaktadır. 

ATA CAN @Gercek_Borsaci