Sabah Gazetesi yazarı Funda Karayel, bugünkü köşe yazısında sinema sektörüne dair çarpıcı iddiaları gündeme getirdi. Eskiden büyük heyecanla takip edilen vizyon filmlerinin artık farklı amaçlarla üretildiğini belirten Karayel, bazı yapımcıların film üretimini vergi kaçırma veya kara para aklama aracı olarak kullanıyor olabileceğine dikkat çekti.

Vergiden Düşmek İçin mi Film Yapılıyor?

Sinema sektöründe son dönemde dikkat çeken bir değişim yaşanıyor. Karayel, artık vizyona giren birçok filmin gişe kaygısı taşımadığını, reklam kampanyası dahi yürütmeden birkaç hafta içinde vizyondan kalktığını belirtti. Bu durum, sinema yapımlarının bazı mali hesaplar için kullanıldığı iddialarını güçlendiriyor.

İddiaya göre, bazı yapımcılar bir filmi düşük maliyetle üretirken, harcamaları olduğundan fazla göstererek vergiden düşüyor. Örneğin, 1 milyon TL’ye mal olan bir film için 10 milyon TL fatura kesildiğinde, ilgili şirketler bu tutarı gider olarak göstererek ciddi vergi avantajları elde edebiliyor.

Sinema Kara Para Aklama Aracı mı Oldu?

Funda Karayel, sinema sektörünün kara para aklama yöntemlerinden biri haline geldiği yönündeki iddiaların da göz ardı edilemeyeceğini vurguladı. Kara para aklama yöntemleri yıllar içinde değişse de, büyük bütçeli projelerin kolayca manipüle edilebileceği belirtiliyor. Özellikle bazı yapımların, gerçekte harcanmayan paraların aklanması için kullanıldığı ileri sürülüyor.

Bu noktada en büyük soru işaretlerinden biri de denetim mekanizmalarının yetersizliği. Sinema sektöründe harcamalar ve gelirler ne kadar sıkı denetleniyor? Gişe rakamları ve dağıtım süreçleri şeffaf bir şekilde takip ediliyor mu? Eğer bu süreçler tam olarak denetlenmiyorsa, sinemanın sanat olmaktan çıkıp finansal usulsüzlüklerin yeni alanı haline gelebileceği ifade ediliyor.

Yılmaz Güney Filmi Polemiksiz Yolda

Öte yandan, sinema sektöründe olumlu gelişmeler de yaşanıyor. Uzun süredir tartışmalarla gündeme gelen Yılmaz Güney filmi, kavgasız bir şekilde yapım sürecine girdi. Yönetmen Yüksel Aksu tarafından çekilecek olan filmde, Mehmet Kurtuluş başrolde yer alacak. Senaryo, Yılmaz Güney’in eşi Fatoş Güney’in yazdığı Camları Kırın Kuşlar Kurtulsun kitabından uyarlanıyor.

Film, Yılmaz Güney’in sanat hayatı, politik duruşu ve kişisel yaşamına odaklanacak. Hikâye, Güney’in Fatoş Güney ile tanışmasıyla başlayıp, 1982 Cannes Film Festivali’nde Yol filmiyle kazandığı Altın Palmiye ödülüyle sona erecek. Fatoş Güney karakterini ise Deniz Barut canlandıracak.

Önceki süreçte, projede İsmail Hacıoğlu’nun başrol oynayacağı açıklanmış ancak oyuncu projeden çekilmişti. Sonunda yapım ekibi, başrol değişikliği sürecini olgunlukla yöneterek filmi hayata geçirmeyi başardı.

Sanat mı, Finansal Oyun mu?

Funda Karayel’in yazısında gündeme getirdiği konular, sinema sektörünün geleceği açısından kritik bir noktada duruyor. Eğer yapımcıların ana amacı gerçekten sanat üretmek yerine vergi avantajları sağlamak ya da finansal manipülasyonlar yapmaksa, bu durum gerçek sinemacıların önünü kesebilir.

Sonuç olarak, sinema sektörünün mali süreçlerinin daha sıkı denetlenmesi ve yapımcıların gerçek sanat üretimine odaklanması gerektiği belirtiliyor. Eğer bu tür iddialar doğrulanırsa, sinemanın yalnızca bir sanat dalı olmaktan çıkıp başka amaçlara hizmet eden bir araç haline geldiği gerçeğiyle yüzleşmek gerekecek.