Dünya gazetesi yazarı Öner Günçavdı’nın değerlendirmelerine göre, Türkiye Sanayici ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD) geçtiğimiz hafta ekonomi ve hukuk alanındaki gelişmelere yönelik yaptığı açıklamalar, hükümet ile arasında yeni bir gerilim yarattı. Benzer tartışmalar geçmişte de yaşanmış olsa da kamuoyunun beklentisi, mevcut krizlerin aklıselim bir yaklaşımla çözüme kavuşturulması yönünde.

Ekonomi dünyasında ise farklı görüşler öne çıkıyor. TÜSİAD’ın eleştirileri, bazı kesimler tarafından haklı görülürken, bir diğer grup mevcut ekonomik gelişmeleri olumlu karşılıyor ve geleceğe dair iyimser bir tablo çiziyor.

Ekonomide Yapısal Dönüşüm: Sanayi ve Tarımın Geri Plana Atılması

Günçavdı, ekonomide yaşanan bu farklı algıların temelinde, son 20 yılda giderek artan yapısal dönüşümün yattığını belirtiyor. Türkiye ekonomisinin sanayi ve tarımdan uzaklaşarak, daha çok inşaat, ticaret ve hizmet sektörlerine bağımlı hale gelmesi, ekonomik algıları ve beklentileri farklılaştırıyor.

Bu süreçte sanayi ve tarımın ikinci planda kalması, bu sektörlerin karar alma süreçlerinde daha az etkili olmasına neden oldu. Ekonomideki politikalar ise bu sektörler üzerinde farklı etkiler yaratıyor. Küreselleşmiş ve uluslararası değerlere entegre olmuş sanayi sektörü, mevcut ekonomik politikaları daha olumsuz değerlendirirken; iç pazara odaklanan inşaat, ticaret ve hizmet sektörleri, mevcut ortamı fırsat olarak görüyor.

İnşaat Sektörü 2025 İçin Umutlu

Öner Günçavdı, özellikle inşaat sektörünün faiz indirimleriyle birlikte büyük bir beklenti içerisine girdiğini vurguluyor. 2025 yılı için umutlu olan sektör, ipotekli satışlarda ciddi bir artış bekliyor ve önemli mali kaynaklar kullanmaya başladı.

Ekonomi yönetimi tarafından yapılan toplu konut üretimine yönelik açıklamalar da sektördeki olumlu beklentileri artırıyor. Enflasyonist ortamda ithal girdi maliyetlerinin daha yavaş artması, inşaat sektörünü cazip hale getirirken, 2024’te yaşanan kayıpların bu yıl telafi edilebileceği düşünülüyor.

Konut Yatırımları Artıyor

Günçavdı’nın aktardığı verilere göre, yatırımcılar geçtiğimiz yılın son çeyreğinden itibaren konut sektörüne yönelmeye başladı. TL’nin değer kazanması ve faizlerin düşme eğilimi, konutu cazip bir yatırım aracı haline getirdi. KKM’den çıkan bireysel yatırımcıların bir kısmının da konut alımına yöneldiği belirtiliyor.

Özellikle Anadolu’da, dini ve ahlaki sebeplerle faiz getirisi sağlayan finansal araçları tercih etmeyen yatırımcıların, yeniden konut piyasasına girdiği tahmin ediliyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verileri de bu eğilimi destekliyor.

Riskler ve Uzun Vadeli Etkiler

İnşaat sektörü şu an faiz indirimlerinin devam edeceğini öngörerek üretim planlarını bu beklenti doğrultusunda yapıyor. Geçmişte olduğu gibi ani bir talep patlamasının fiyatları artırmasının önüne geçmek için firmalar üretime hız vermiş durumda. 2024 sonbaharında piyasaya sürülecek konutlar için şimdiden ara mal stokları yapılmaya başlandı.

Ancak Günçavdı, bu olumlu beklentilerin orta ve uzun vadede nasıl bir ekonomik yapı oluşturacağını kestirmenin zor olduğuna dikkat çekiyor. Sanayinin sürdürülebilir büyümesi için yapısal reformların ve uygun mali koşulların sağlanması gerektiğini vurguluyor.

Şeffaflık ve Güven Eksikliği

Türkiye ekonomisinin en büyük sorunlarından biri olarak yapısal dönüşüm yatırımları için gerekli mali, hukuki ve siyasi koşulların yeterli düzeyde olmaması gösteriliyor. TCMB bünyesinde oluşturulan düşük faizli kaynakların gerçekten dönüşümü gerçekleştirecek şirketlere mi, yoksa siyasi yakınlık temelinde mi sağlandığı konusunda iş dünyasında ciddi şüpheler bulunuyor.

Öner Günçavdı, şeffaf ve güvenilir bir ekonomik iletişimin, hem ekonomide gerekli dönüşüm sürecini hızlandıracağını hem de kamuoyundaki endişeleri gidermeye yardımcı olacağını belirtiyor.