ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump, Ocak ayında göreve başlamaya hazırlanırken, dış politikada sert bir çizgi izlemesi beklenen isimleri kilit görevlere getiriyor. Özellikle Çin, İran ve Türkiye’ye yönelik şahin duruşlarıyla bilinen Florida Senatörü Marco Rubio ve Kongre Üyesi Mike Waltz, Trump’ın yönetiminde dış politikada belirleyici olacak. PKK destekçisi söylemleriyle tanınan Waltz, Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak atanırken, Dışişleri Bakanlığı için de Çin karşıtı sert politikalarıyla tanınan Rubio’nun adı öne çıkıyor.
PKK destekçisi Waltz güvenlik danışmanı oluyor
Mike Waltz, Trump yönetiminde Ulusal Güvenlik Danışmanlığı pozisyonuna atanarak ABD'nin dış ve güvenlik politikalarında etkili olacak. Uzun yıllar "Yeşil Bereli" olarak ABD Özel Kuvvetleri’nde görev yapan Waltz, Kongre üyeliği sırasında YPG/PKK’ya desteğiyle tanınmış ve örgütü “Ortadoğu’daki en güvenilir müttefik” olarak nitelendirmişti. Waltz ayrıca, ABD’nin Suriye’den çekilmesine karşı çıkarak bu kararın “stratejik bir hata” olduğunu savunmuştu. YPG/PKK'ya verdiği açık destekle bilinen Waltz, ABD'ye bu örgütlerin üyelerinin özel vize ile kabul edilmesi gerektiğini dahi dile getirmişti.
Waltz’un güvenlik danışmanı olarak göreve gelmesi, Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir gerilime yol açabileceği gibi, Waltz’ın Türkiye’ye yönelik yaptırım taleplerini artırabileceği yönünde de endişeler bulunuyor. Waltz, 2019 yılında Türkiye’nin Suriye’ye gerçekleştirdiği sınır ötesi operasyonları “işgal” olarak nitelendirmiş ve Türk yetkililere yönelik yaptırım çağrısı yapmıştı.
İlk Latin kökenli dışişleri bakanı: Çin karşıtı Rubio
Trump’ın Dışişleri Bakanı olarak ataması beklenen Florida Senatörü Marco Rubio, ABD dış politikasında Çin’e yönelik sert tavrı ile biliniyor. Rubio’nun adaylığı onaylanırsa, Küba göçmeni bir ailenin çocuğu olarak ABD’nin ilk Latin kökenli dışişleri bakanı olacak. Rubio, Çin’de Uygur Türklerine yönelik insan hakları ihlalleri konusunda yaptırımları desteklemiş ve Çin’le yapılan ticaret anlaşmalarında daha sert önlemler alınması gerektiğini savunmuştu. Rubio, Çin’e yönelik bu sert tavrı nedeniyle Pekin yönetiminin yaptırım uyguladığı ABD’li politikacılardan biri. Çin hükümeti, Rubio’nun Çin ve Amerikan ekonomisinin karşılıklı bağımlılığını azaltmaya yönelik çeşitli yasa tasarılarını desteklemesinden rahatsızlık duyuyor.
Rubio, aynı zamanda ABD’nin Suriye’den çekilmesine karşı duruşuyla da tanınıyor. 2019 yılında Suriye'nin kuzeyinden ABD askerlerinin çekilmesini “Kürt müttefiklerimizi terk etmek” olarak değerlendiren Rubio, bu kararın ciddi stratejik sonuçlar doğuracağını belirtmişti. Rubio’nun görevde olduğu dönemde, özellikle Çin ve İran’a karşı daha agresif bir ABD politikası izlemesi bekleniyor.
İran ve İsrail politikalarında net çizgi
Trump’ın dışişleri ve güvenlik danışmanları olarak atadığı Rubio ve Waltz, İsrail’e yakın, İran’a ise son derece sert politikalarla tanınıyor. Waltz, İran’ın nükleer programına karşı askeri operasyonları savunan bir isim olarak dikkat çekiyor ve Tahran’a karşı daha güçlü yaptırımların gerekliliğini vurguluyor. Rubio da İsrail’in güvenliğine yönelik açık bir destek sunarken, İran’ın bölgesel etkisinin kırılması gerektiğini belirtiyor. İsrail’in Gazze’deki operasyonlarına verdiği desteği her fırsatta dile getiren Rubio, Hamas’ı “Ortadoğu’daki en büyük tehdit” olarak tanımlamıştı.
Çin’e karşı daha sert adımlar
Rubio ve Waltz, ABD’nin Çin’e yönelik daha sert bir duruş sergilemesini savunan isimler olarak biliniyor. Waltz, ABD'nin Çin’den ithal edilen kritik minerallere olan bağımlılığını azaltmak için yasal çalışmalar yürütürken, aynı zamanda Amerikan üniversitelerindeki Çin istihbarat faaliyetlerine karşı önlem alınmasını talep etmişti. Rubio ise Uygur Türkleri konusunda Çin'e yönelik yaptırımların artırılması gerektiğini savunuyor. Çin’in Rubio’nun Dışişleri Bakanlığı görevine gelmesinden rahatsızlık duyduğu bilinirken, ABD-Çin ilişkilerinde yeni bir gerginlik dönemine girilmesi muhtemel görülüyor.