COVID-19 sonrası dönemde birçok gelişmekte olan ülkenin karşı karşıya kaldığı borç krizleri, doruk noktasına ulaştı. Gana, Sri Lanka ve Zambiya gibi ülkeler, yıllardır süren borç yapılandırma süreçlerini sonlandırma aşamasına gelirken, bu durumun küresel ekonomide yarattığı endişeler büyüyor. Borç krizine çözüm arayışı, bu hafta Washington'da düzenlenen IMF-Dünya Bankası sonbahar toplantılarının ana gündem maddelerinden biri oldu.

Likidite açığı tehlikesi büyüyor

Uluslararası Para Fonu (IMF) ve uzmanlar, bu krizlerin birçok gelişmekte olan ekonomide likidite açığı yaratabileceğinden endişe duyuyor. Bu durum, kalkınmayı geriye götürebilir, iklim değişikliğiyle mücadeleyi sekteye uğratabilir ve hükümetlere karşı güvensizliği körükleyebilir. Ek olarak, Batılı ülkeler dış yardımları artırmaya daha az istekli hale gelirken, küresel borç krizine çözüm bulma çabaları hız kazandı.

ABD Hazine Bakanlığı, düşük ve orta gelirli ülkelerin borç krizlerini hafifletmek için yeni kısa vadeli likidite destek mekanizmalarının geliştirilmesi çağrısında bulundu. IMF, Dünya Bankası ve G20'yi kapsayan Küresel Egemen Borç Yuvarlak Masa Toplantısı, bu konuyu çözmek amacıyla bir araya geldi.

Borç maliyetleri ve kalkınma baskısı

Likidite ve Sürdürülebilirlik Fonu Başkanı Vera Songwe, mevcut çözümlerin krizlerin hızına ve büyüklüğüne cevap vermekte yetersiz kaldığını belirtti. Songwe, birçok ülkenin borçlarını ödeyebilmek için eğitim, sağlık ve altyapı harcamalarından kaçındığını vurguladı. Bu durum, yalnızca gelişmekte olan ülkelerde değil, gelişmiş ekonomilerde dahi ekonomik stresi artırıyor.

2022 yılı verilerine göre, Angola, Nijerya ve Pakistan gibi ülkeler dış borçlarını ödeyebilmek için aldıkları yeni dış finansman kaynaklarından daha fazlasını borç servislerine ayırmak zorunda kaldı. Bu süreç, küresel faiz oranlarının yükselmesiyle daha da ağırlaştı.

Dünya Bankası ve IMF adımları

Dünya Bankası, kredi kapasitesini artırma hedefiyle on yıl içinde 30 milyar dolar ek fon yaratmayı planlıyor. IMF ise, zor durumdaki borçlu ülkeler için ek ücretleri keserek yıllık 1,2 milyar dolar tasarruf sağlayacak adımlar attı. Ancak bu önlemler, artan maliyetleri karşılamada yeterli görünmüyor.

Piyasalara geri dönüş sinyalleri

Bazı bankacılar, birçok gelişmekte olan ülkenin piyasalara yeniden girebilmesinin nakit akışı kaygılarını hafiflettiğini belirtiyor. JPMorgan yetkilisi Stefan Weiler, bu yıl Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’da tahvil ihraçlarının rekor seviyelere ulaşmasını bekliyor. Ancak, borçlanma maliyetleri yüksek kalmaya devam ediyor; Kenya, dolar tahvilini %10’un üzerinde bir faiz oranıyla yeniden finanse etmeye çalışıyor.

Gelişmekte olan ülkeler için zorlu tablo

Çin’in kredi verme politikasındaki değişiklikler ve Batılı ülkelerin dış yardımlarda kısıtlamalara gitmesi, gelişmekte olan ülkeleri zor durumda bırakıyor. Özellikle Kenya, Nijerya gibi ülkelerde yaşanan ekonomik zorluklar, IMF ve Dünya Bankası'ndan gelen yeni fonların bile yeterli olamadığını gösteriyor. Birçok uzman, mevcut koşulların küresel güney ülkeleri için giderek daha tehlikeli hale geldiğine dikkat çekiyor.

Çözümler yetersiz mi?

Dünya Bankası ve IMF, gelişmekte olan ülkelerdeki borç krizine çözüm arayışını sürdürse de, bütçe kısıtlamaları ve küresel ekonomik stres, gereken ölçek ve hızda çözümler sunmayı zorlaştırıyor. Gelişmiş ülkelerin daha fazla finansman sağlaması gerektiği savunulurken, küresel ekonomik sistemdeki dengesizliklerin gelişmekte olan ülkelerde daha fazla krize yol açabileceği belirtiliyor.

Editör: Halit Alptekin