2 Nisan’da ABD Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı yeni gümrük tarifeleri, küresel ekonomide yankı uyandırdı. Özellikle Avrupa Birliği ve Çin’in vereceği tepkiler, ekonomi çevrelerinin odağında yer aldı. Çin, ABD’ye misilleme yaparak benzer tarifeleri devreye alırken, Avrupa Birliği henüz net bir karşı adım atmadı.
Avrupa Merkez Bankası’nın tahminlerine göre, Trump’ın tarifeleri Avrupa Birliği’nin büyümesini doğrudan 0,3 puan azaltabilir. AB’nin benzer şekilde karşılık vermesi halinde, büyümede arz yönlü 0,2 puanlık ek kayıp daha yaşanabileceği öngörülüyor. Bu nedenle Brüksel’de, zararları sınırlamaya odaklanan ve Trump’a karşı bir caydırıcılık içeren karma bir tedbir paketi hazırlanıyor. Bu paketin, farklılaştırılmış gümrük tarifeleri ile tarife dışı engelleri kapsayabileceği belirtiliyor.
Martta enflasyon yön değiştirdi
Yurt içinde ise ekonomik gündemin ilk sırasında enflasyon var. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, şubat ayında yüzde 2,3 olan aylık enflasyon, martta yüzde 2,5’e yükseldi. Gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yüzde 4,9’luk artış, dikkat çeken kalemlerden biri oldu. Mevsim etkilerinden arındırılmış enflasyonun da yükselmesi, bu değişimin geçici olmadığını gösteriyor.
Yönetilen ve yönlendirilen fiyatlardaki artışın da yüzde 2,4 seviyesinde gerçekleşmesi, enflasyondaki genel yön değişikliğinin yapısal unsurlardan kaynaklandığını ortaya koyuyor. Döviz kurundaki artışın ise henüz fiyatlara yansımadığı, Merkez Bankası’nın piyasaya yaptığı yaklaşık 30 milyar dolarlık müdahale ve TL sıkılaştırması ile bu etkinin sınırlı kaldığı değerlendiriliyor.
Yıllık enflasyon, mart sonunda yüzde 38,1 seviyesine geriledi. Ancak bu düşüş, önceki aylara kıyasla sınırlı kaldı ve baz etkisinin zayıfladığına işaret etti.
TCMB 25 Nisan’da nasıl bir yol izleyecek?
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), yıl başından bu yana politika faizini toplamda 250 baz puan indirerek yüzde 42,5 seviyesine çekmişti. Bu indirimler, yıllık enflasyonla politika faizi arasında yaklaşık 300 baz puanlık bir fark yaratılarak gerçekleştirilmişti.
Ancak 19 Mart’ta yaşanan siyasi gelişmeler ve ardından döviz kurundaki dalgalanma, 25 Nisan Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısını daha hassas hale getirdi. Normal koşullarda 100 baz puanlık bir faiz indirimi ihtimali tartışılırken, mevcut siyasi ve ekonomik belirsizlik ortamında TCMB’nin temkinli davranması bekleniyor.
Enflasyon beklentilerindeki olası bozulma ve yabancı yatırımcı nezdindeki kırılganlıklar, Merkez Bankası’nın para politikasında sıkı duruşunu korumasını gerektirebilir. Bu bağlamda, faiz oranını sabit tutmak, enflasyonla mücadelede kararlılık mesajı açısından kritik önemde değerlendiriliyor.
Siyasal baskı sinyalleri
Öte yandan, 5 Nisan’da Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan bir değerlendirme, ekonomi yönetimi üzerinde siyasi baskının artabileceğine işaret etti. Yüksek faizin sanayi üretimini baskıladığı ve kapasite kullanım oranlarının düştüğü vurgulanan yazıda, “Ekonomi yönetiminin iki yıllık Ortodoks politikalarına rağmen istenilen sonuç alınamadı” ifadeleri dikkat çekti.
Bu gelişmeler, TCMB’nin 25 Nisan toplantısında yalnızca ekonomik değil, siyasi açıdan da zor bir karar süreciyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.