Son dönemde altın piyasasında dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor. Dünya gazetesi yazarı Özgür Hatipoğlu, son köşe yazısında altın kontratlarında fiziki teslimat taleplerinin arttığını ve bu durumun vadeli kontratlarla spot fiyatlar arasındaki farkı olağan seviyelerin dışına taşıdığını belirtti. Küresel ekonomiye dair belirsizliklerin arttığı bir dönemde, altına yönelik bu ilginin arkasındaki olası nedenler tartışılıyor.
ABD ve Çin’in Altın Alımları Ne Anlama Geliyor?
Hatipoğlu'na göre, yatırımcıların fiziki altın talebindeki artışın arkasında küresel çalkantı beklentisi olabilir. Dijital finansal sistemlere güven duymayan yatırımcılar, altını güvenli bir liman olarak görüp fiziki varlık olarak saklamak isteyebilir.
Öte yandan, altın alımları konusunda dikkat çeken iki ülke var: Çin ve ABD. Çin’in uzun süredir altın rezervlerini artırdığı biliniyor. Benzer şekilde, ABD’nin de rezervlerini artırma yönünde adımlar attığı iddiaları gündemde. Hatipoğlu, bu durumun spekülatif olabileceğini vurgulasa da, geçmişte Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmeden önce benzer bir strateji izlediğini hatırlatıyor. ABD’nin altın rezervlerini artırması olası bir jeopolitik gelişmeye hazırlık mı, yoksa küresel ekonomi politikalarının bir parçası mı?
ABD Hazinesi Altını Yeniden Değerleyebilir mi?
Son günlerde ABD’de tartışılan bir başka konu ise hazine altınlarının yeniden değerlenmesi. Hatipoğlu, örneğin 2.900 dolar seviyesinden yapılacak bir yeniden değerlemenin dolar ve faiz piyasaları üzerinde büyük etkiler yaratacağını belirtiyor. Böyle bir adım atılması durumunda, ABD ekonomisi ciddi bir finansman kaynağı elde edebilir. Ancak bunun enflasyonu artırma riski taşıdığına da dikkat çekiyor.
Hatipoğlu'na göre, böyle bir adımın atılması düşük bir ihtimal çünkü bu, ABD’nin borç yükünü artırmadan büyük bir mali genişleme yaratmasına yol açar. Para arzının artması altın fiyatlarını yukarı çekerken, doların değer kaybetmesine sebep olabilir. Doların zayıflaması ise ABD’nin ihracatını desteklerken, enflasyonu yükseltebilir. Bu durumda Fed’in faiz artırımı yoluna gitmekten başka çaresi kalmayabilir.
ABD ve Avrupa Arasındaki Ekonomik Çekişme
Hatipoğlu, ABD ve Avrupa arasındaki ekonomik ilişkilerde de önemli gelişmeler yaşandığını vurguluyor. Trump yönetimi, NATO’ya yeni asker göndermeyeceğini ancak Avrupa ülkelerine savunma sistemleri ve silah satabileceğini açıkladı. Hatipoğlu’na göre, bu açıklama ABD’nin NATO harcamalarını kısarken Avrupa’yı bir müşteri olarak konumlandırma çabasını gösteriyor.
ABD’nin Avrupa üzerindeki ekonomik baskıları yalnızca silah satışlarıyla sınırlı değil. Hatipoğlu, ABD’nin sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihracatında da Avrupa’yı zoraki bir alıcı haline getirmek istediğini belirtiyor. ABD halihazırda Avrupa’nın gaz ihtiyacının %45’ini karşılıyor ve bu payı artırmayı hedefliyor. Trump yönetiminin, Avrupa’yı daha fazla ABD LNG’si satın almaya zorlamak için gümrük tarifelerini bir baskı aracı olarak kullanabileceği öngörülüyor.
Altın Piyasasında Dalgalanma Devam Edecek mi?
Özgür Hatipoğlu, altına yönelik artan talebin kalıcı olacağını ve küresel piyasalarda altının her zaman alıcı bulacağını belirtiyor. ABD’nin ve Çin’in altın politikaları, faiz oranları ve enflasyon beklentileri altın fiyatlarını yakından etkilemeye devam edecek. Önümüzdeki dönemde ABD’nin ekonomik adımları ve küresel gelişmeler, altın fiyatlarında belirleyici faktörler olmaya devam edecek.