GÜNDEM

Dijitalleşen aşkın ekonomisinde şaşırtan gerçekler

Gezici Araştırma Merkezi'nin 2025 aşk analizi raporu, dijitalleşen aşkın, ekonomik zorlukların ve toplumsal normların evlilik üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor. Modern aşkın yeni dinamiklerine dair çarpıcı veriler sizi bekliyor.

Abone Ol

Türkiye genelinde 25 Ocak–2 Şubat 2025 tarihleri arasında, TÜİK verilerine dayalı olarak belirlenen 7 coğrafi bölge, 38 il, 129 ilçe ve 164 mahalle/köyde, yüz yüze gerçekleştirilen anket çalışması; 2.638 erkek ve 2.638 kadın olmak üzere toplam 5.276 denekle yürütüldü. Çok aşamalı, tabakalı örnekleme yöntemiyle, cinsiyet ve yaş kotası gözetilerek elde edilen verilerin istatistiki hata payı ± %1,7 olarak belirlendi. Gezici Araştırma Merkezi’nin hazırladığı “Aşk Analizi” raporu, aşkın tanımı, evlilik dinamikleri, dijital kültürün ilişkiler üzerindeki etkisi ve toplumsal cinsiyet algıları gibi birçok önemli konuyu detaylarıyla gözler önüne seriyor.


Aşkın Tanımı ve Algılanması

Ankete katılanların %68’i aşka inandıklarını belirtirken, %25’i aşka inanmadıklarını ifade etti. İlk görüşte aşka dair görüşler ise neredeyse ikiye bölündü: %41’lik kesim inandığını söylerken, %49’u bu duruma şüpheyle yaklaştı; %10’u ise kararsız kaldı. Buna ek olarak, aşkın her şeyi affedebileceğine inananların oranı yalnızca %33 iken, %64’ü bazı şeylerin affedilemeyeceğini düşünerek ilişkilerde sınırların olması gerektiğine vurgu yaptı.

Mutlu bir aşkın temel unsurları arasında en çok %55 oranında güven, saygı ve anlayış ön plana çıkarken; iletişim ve empati (%35) da önemli görülüyor. Öte yandan, mutlu bir aşkı öldüren faktörler arasında ise en yüksek oranla iletişimsizlik (%40) ve güvensizlik (%35) yer alıyor. Ekonomik faktörlerin de etkisi göz ardı edilemezken, %18’lik bir kesim maddi sorunları ilişkilerin zayıflamasında etkili olarak değerlendiriyor.


Aşk ve Evlilik: Tercihler, Normlar ve Aile Onayı

Anket sonuçlarına göre, katılımcıların %48’i evli, %30’u bekar, %12’si nişanlı, %10’u ise sevgili durumda. Evliliklerin nasıl gerçekleştiğine bakıldığında; %84’ü tanıyarak ve severek evlenirken, bekar bireylerin %75’i gelecekte evliliklerinde yine tanıyarak severek olmayı tercih ettiğini belirtti.

Evlilik temeline ilişkin sorularda; evlenenlerin %55’i aşk evliliğini, %35’i ise mantık evliliğini öne çıkarmış, bekarlar arasında ise mantık evliliği (%47) aşk evliliğine (%41) göre biraz daha fazla tercih ediliyor. Resmi nikahın baskınlığı; evlenenlerin %59’u yalnızca resmi nikahı tercih ederken, %38’i hem resmi hem imam nikahı yaptırdığını gösteriyor.

Aile onayının evlilikteki önemi de dikkat çekiyor: %72’lik kesim evliliklerinin aile büyüklerinin onayı ile gerçekleştiğini bildirirken, aile baskısına rağmen evleneceklerini söyleyenlerin oranı %42 olarak kaydedildi.


Aşkın Sürdürülebilirliği, Sadakat ve Duygusal Dinamikler

Evlilik ve uzun soluklu ilişkilerde aşkın zamanla zayıfladığı görüşü %54 ile öne çıkarken, %32’lik bir kesim evliliğin aşkı güçlendirdiğini savunuyor. Eğer dünyaya tekrar gelse, katılımcıların %48’i eşleriyle yeniden evleneceklerini söylerken, %37’si farklı bir tercih yapacaklarını belirtiyor.

Sadakat konusu ise karmaşık bir tablo çiziyor. Genel olarak, evli bireylerin %56,9’u evlilikte başka birine aşık olunamayacağını düşünürken, %43,1’lik kesim evli iken başka birine aşık olunabileceğini ifade ediyor. Toplumsal normlar bakımından; evlenen kadınların mutlaka bakire olması gerektiğini düşünenlerin oranı %61 iken, erkeklerin bu konuda daha esnek görüşlere sahip olduğu gözlemleniyor. Ayrıca, %55 oranında evlenen erkeklerin ilk cinsel deneyimlerini eşiyle yaşaması gerektiği, %34’ü ise bunun kişisel bir tercih olması gerektiğini savunuyor.


İnfidellik, Ekonomi ve Boşanma Eğilimleri

Aldatmanın en yaygın nedenleri arasında; ilgisizlik/sevgisizlik (%37) ve ekonomik nedenler (%35) öne çıkarken, bakımsızlık (%16) ve karşı cinsin baştan çıkarıcı etkisi (%14) de etkili olarak değerlendirildi. Ekonomik sıkıntıların aşk üzerindeki etkisine dair katılımcıların %76’sı olumsuz etki gördüğünü belirtirken, evli bireylerin %42’si ciddi ekonomik zorluklar yaşadığını ifade etti.

Boşanma konusundaki yaklaşımlarda ise; imkân olsa bile boşanmayacaklarını söyleyenlerin oranı %58 iken, %29’luk kesim boşanmayı tercih edebileceğini belirtti. Boşanma kararı üzerinde en etkili unsur olarak ise çocukların varlığı (%39) ve ekonomik bağımlılık (%28) öne çıktı.

Fedakârlık konusuna dair soruda, ihtiyaç halinde böbrek bağışlamaya razı olanların oranı %38 iken, %51’lik kesim bunu yapmayacağını ifade etti. İlginç olan; “Bir daha dünyaya gelsem eşimle evlenmem” diyenlerin %84’ü böbrek bağışı konusunda kararlı olmadığını belirtti.



Dijital Kültür ve Flörtleşme

Günümüzün dijitalleşen dünyasında, sosyal medya ve tanışma uygulamalarının aşk üzerindeki etkisi de araştırmanın önemli başlıklarından biri oldu. Katılımcıların %53’ü dijital platformların aşkı olumlu yönde etkilediğini düşünürken, %35’lik bir kesim olumsuz etkilerden endişe duyuyor. Hayatında biri olmasa, internetten tanışmayı tercih edeceklerinin oranı %57 olarak ölçüldü; erkekler bu konuda kadınlara göre daha istekli.

Dijital ilişkilerin aşka dönüşebileceğine dair görüşlerde ise; %48’lik kesim “evet” derken, %22’si bu dönüşümün mümkün olmadığını savundu. Dijital tanışma deneyimi yaşayanların oranı %42 iken, Instagram (%46) en çok tercih edilen flört platformu olarak öne çıktı. Flörtleşmede ilk mesajın erkek tarafından atılması gerektiği görüşü ise %58 ile baskın; %30’luk kesimde ise bu konuda eşitlikçi bir yaklaşım benimsendi.

Yüz yüze görüşme kararı öncesinde en çok güvenilirlik ve samimiyete (%48) önem verilirken, fiziksel çekicilik (%22) ve sosyal çevre bilgisi (%14) da dikkat edilen unsurlar arasında yer aldı. Ayrıca, dijital flört sürecinde ghosting (%39) ve breadcrumbing (%27) gibi olumsuz deneyimler yaşamış olunması, ilişkilerde dijital ortamın getirdiği belirsizlik ve riskleri gözler önüne serdi.


Kişisel Özellikler, İlişki Dinamikleri ve Toplumsal Cinsiyet Algıları

İlişki dinamiklerine dair sorularda, katılımcıların %46’sı kendilerini çok kıskanç olarak tanımlarken, %21’i biraz kıskanç olduğunu ifade etti. Karşı cinste ilk dikkat edilen özellikler arasında; yüz (%39) ve gözler (%32) ön planda yer aldı. Sevilen özellikler arasında güvenilirlik ve sadakat (%30) ile anlayış, iletişim ve şefkat (%25) öne çıkarken; aşırı kıskançlık (%28) ve iletişimsizlik (%27) en beğenilmeyen özellikler arasında gösterildi.

İlişki memnuniyetine dair verilen notlarda, katılımcıların %35’i ilişkilerine yüksek (7–8), %22’si ise çok yüksek (9–10) puan verirken, %15’i düşük (1–3) not verdiklerini belirtti. Bu durum, genel olarak ilişkilerden memnun olunsa da, belirli kesimlerde tatminsizlik ve sorun yaşandığına işaret ediyor.

Farklı dinden biriyle evlenme konusunda ise; %41’i evlenmeyi kabul ederken, %44’ü reddediyor; %15’lik kesim ise duruma bağlı görüş bildirdi.



Sevgililer Günü ve Hediyelik Tercihler

14 Şubat Sevgililer Günü, ankete katılanların %58’i tarafından kutlanacağı belirtilirken, %35’i bu günü ticari bir etkinlik olarak görüp kutlamadığını ifade etti. Sevgilisi olan bireylerin %61’i özel planlar yaptığını; %65’i partnerlerine hediye almayı düşündüğünü kaydederken, tercih edilen hediye türleri arasında çiçek, takı ve parfüm (%45) ile el emeğiyle hazırlanan hediyeler (%35) öne çıktı. Beklentilerde ise, %40 klasik hediyeler, %30 duygusal ve anlamlı jestler; %20’si ise sürpriz ya da etkinlik beklentisini dile getirdi.


Türkiye’nin En Romantik Şehirleri

Katılımcıların Türkiye’de en romantik şehir olarak en çok İstanbul’u (%38) tercih ettiği gözlemlenirken, İzmir (%28), Antalya (%26), Nevşehir (%24), Bursa (%18) ve Bodrum (%16) gibi şehirler de romantik mekanlar arasında yer aldı. Ekonomik ve yaş faktörleri arttıkça, İstanbul’un romantik algısı daha da güçleniyor.


Aşk, Ekonomi ve Dijital Dönüşümün Kesiştiği Nokta

Gezici Araştırma Merkezi’nin “Aşk Analizi” raporu, Türkiye’de aşk ve evlilik konularının yalnızca duygusal bir boyuta indirgenemeyeceğini; ekonomik, kültürel, dijital ve toplumsal normlarla iç içe geçmiş çok boyutlu dinamiklere sahip olduğunu ortaya koyuyor. Katılımcıların büyük bir çoğunluğu aşkın hala önemli bir değer olduğunu kabul ederken, ilişkilerin sürdürülebilirliği, güven, iletişim ve ekonomik istikrarın da belirleyici faktörler olduğu görülüyor.

Bu kapsamlı çalışma, aşkın modern yaşamda nasıl evrildiğine, geleneksel değerlerle dijital çağın getirdiği yenilikler arasında nasıl bir denge kurulduğuna dair önemli ipuçları sunuyor. Aşkın, yalnızca romantik bir duygu değil, aynı zamanda bireylerin sosyal yaşamlarını, evlilik tercihlerine, toplumsal normlara ve dijital iletişim biçimlerine yansıyan karmaşık bir fenomen olduğu açıkça ortaya konuluyor.